KİTAP 9 # ANAYURT OTELİ - YUSUF ATILGAN


ANAYURT OTELİ


Yusuf Atılgan


Yapı Kredi Yayınları
26.baskı 2013

-------Dikkat bu bölüm kişisel serzenişlerimin olduğu bir bölüm, pas geçip direkt aşağıdan kitaba dalabilirsiniz-------
     
        Şu sınav zamanlarından nefret ettiğim kadar başka bir şeyden nefret ediyor muyum bilmiyorum, düşüneyim biraz, hımm.Tamam düşündüm evet sınav zamanlarından nefret ettiğim kadar başka bir şeyden nefret etmiyorum! İzlemediğim ne kadar film , okumadığım ne kadar kitap varsa teker teker gözlerimin önünden bir film şeridi misali geçip duruyor.Buna karşın bir kitabı elime alıp vicdan azabı duymadan da okuyamıyorum: şu an bundan on sayfa okuyacağına miras hukuku'ndan iki sayfa okuyabilirdin!
Hesapladım da sınavlarıma kadar 4000 sayfaya yakın okumam gereken ders kitap ve notum var, okuma da değil silip süpürmem gereken.Ama ben dayanamıyorum ki kitap okumamaya.Elimde kaç kitap yarım kaldı bu sınav dönemi boyunca, başladım bitiremedim, ne için başladıkça başladım peki? en akıcısını bulmak için malum ders kitaplarımda akıcılığın a'sı yok hele yazım hataları konusuna hiç girmek istemiyorum.Neyse çok doluyum ben, bari blogu doldurmayayım böyle cansıkıcı konularla.Ah ulan ah bir mezun olsam! ehm nerde kalmıştık? Hah tamam tamam ''Anayurt Oteli''nde kalmıştık.Hayatta kalmak istemeyeceğim bir otelde yani :)

-----------------------------Rahatlayan yazar artık kitaba geçebilir-----------------------------------------
      

      Yusuf Atılgan, edebiyatımızın demirbaşlarından biri; Anayurt Oteli ise Yusuf Atılgan'ın edebiyat hayatının mihenk taşlarından biri.Konusunu bilmesem de ismi gereği edebiyatımızın 'Oblomov' u olduğunu tahmin ettiğim ''Aylak Adam''ı daha çok beğenilen Yusuf Atılgan'a başlangıcı 'Anayurt Oteli' ile yapmakla ne kadar doğru yaptım açıkçası bilmiyorum.
Ama, kitabı beğenmediğim anlaşılmasın bundan sakın, durun daha yeni başlıyorum kitap hakkındaki düşüncelerimi aktarmaya.

''İstasyona yakın Anayurt Oteli'nin sahibi Zebercet,''

ile ilk sayfada sizi karşılayan Zebercet'e merhaba diyebilirsiniz.Ya da en iyisi mi hiç demeyin zira kendisi tam bir yaşar yaşamaz, sizi duymama ihtimali bile var.Ama sizin onu görmeme, duymama, ondan etkilenmeme şansınız yok, işin ironisi de burada. Zebercet, batılıların ''loser'' dediği tipin tam kıvama gelmiş hali, tam bir ezik, silik, asosyal, içine kapanık hatta hayatı boyunca gerekmedikçe dışarı adımını dahi atmamış, Anayurt Oteli'nde kendi kabus dolu yalnızlığına kısılıp kalmış , hiç yaşamadığı geçmişin gölgesinden kurtulamamış biri. Müşterilerle zoraki iki kelam etmesi dışında ağzına da kilit vurmuş, her şeyi iç dünyasında yaşamaktan yaşamanın anlamını ve dahi tüm anlamları unutmuş, saplantılarına takılıp kalmış, kendinde kaybolmuş bir adam.Zebercet ya da Anayurt Oteli ; Anayurt Oteli ya da Zebercet! İkisi de aynı kişi, ikisi de aynı şey.

    Hani kendi halindeki, kimseye zarar vermeyen insanlara ''Allahlık'' denir ya hah işte Zebercet burada da farkını ortaya koymuş, bilinçaltından açığa çıkan dizginlenemeyen arzularının, sapkınlıklarının esiri olmuş, yalnızlığına çareyi bu şekilde bulmuş, fazlaca psikolojik sorunları olduğunu düşündüğüm tam bir ''Freudluk '' adam:
    Bir insan Oteline gelip birkaç gün kalmış bir kadının ardından acaba ne zaman gelecek bir daha? diye mütemadiyen düşünür mü? hayır düşünürken kadının hayalini çeşitli kirli fantezilerine kurban eder mi? Bu kişi Zebercet'se, hayatta bir otelinden başka kimsesi olmayan, oteli işletmekten başka bir gayesi olmayan bir adamsa düşünmemesi ayıp. Açık konuşmak gerekirse üzüldüm ben bu adamın içler acısı haline.Acınası bir hayat. Acınası bir ölüm? (yazar burada farzı misal yapmıştır ya da yapmamıştır artık onu okuyun da kendiniz görün)

Kitabın 1973 yılında Bilgi Yayınevinden çıkan ilk baskısı

     Ne yalan söyleyeyim Zebercet'in kendisini yahut yaptığı iğrençlikleri değil, ama bir tip olarak ben de bıraktığı izlenimin canlılığını, uyandırdığı hislerin, düşündürdüğü düşüncelerin gerçekçiliğini sevdim.Ha unutmadan bir de ismini sevdim.Ne ilginç bir isimdir o! Zebercet! adeta tam bir zebercet!

     Kitabın dili ise ilk başta çok akıcı, havasına daha ilk sayfadan kapılıp gidiyorsunuz ama sona doğru ne yalan söyleyeyim bende kopmalar başladı. Araya Zebercet'in hayal dünyasından, anılarından, çevresinden insanlar girmeye başladı üstelik herbiri birbirine karışmış halde, Zebercet'in zihninden akıp gittiği şekilde anlatılmış.Ben kitapta tam anlamıyla bir bilinçakışı tekniği kullanıldığı kanısındayım.Hayaller, rüyalar, düşünceler, görüntüler, o an etrafta bulunanların konuşmaları hepsi bir cümle içinde Zebercet'in zihninden dökülüp bizlere geliyor. E haliyle bilinçakışı tekniğiyle anlatılmak istenenleri sınav zamanı iyice salı pazarına dönen beynimde toparlamam zor oldu.Sanırım daha sakin bir kafayla çok daha güzel okunabilecek bir kitap.

    Bir de tavsiyem bu kitabı bunalımlı gününüzde okumayın, sanki yeraltı edebiyatına ait bir kitap okuyormuş kadar bunaldım, sıkılma anlamında olanından değil bildiğin ruhi anlamda bunalıma girdim, daraldım, yeter dedim! ehm tamam sakinim, sorun yok.''Dikkat Bunalıma Sokabilir'' gibi bir uyarı da düşselerdi ya, daha hazırlıklı olurduk en azından.Neyse ,siz derseniz ki 'ben zaten bunalımdayım hazır bunalımdayken bunu da okuyayım, tek bunalımla kalmayıp bunalımlardan bunalım beğeneyim ya da ikisi bir arada çıksın gitsin' bu durumda diyeceğim tek şey; okumadıysanız hemen alın okuyun , okuduysanız bir daha okuyun oh mis.


Kitabın bir de filmi var lakin bilgisayarımı güvenli mod'da çalıştırmak zorunda kalan biri olarak filmi izleme şansım yoktu, hele sınavlardan hiç mi hiç yoktu.Kitaplardan sonra filmini izlemenin doğru ve güzel bir eylem olduğunu düşünen mahluklardan biri olarak kitabın hemen ardından filminin de izlenmesi gerektiğini düşünüyor, ''Anayurt Oteli''nden çıkarken yüzümü son bir kez ''Anayurt Oteli''ne dönerek;

      Hoşçakal Zebercet!
      Hoşçakal ismine ve misyonuna rağmen daha sahibine bile yurt olamamış Anayurt Oteli!

diyerek bu bahsi burada kapatıyorum.

Herkese bol kitap okumalı günleeer!

(Not: Yalnız filme şöyle bir gözucuyla baktım da Otelin içi tam hayalimdeki gibiydi, yoo bunu övünmek için söylemedim sadece söyleyeyim dedim, aman iyi tamam gidiyorum ben ) :)





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİTAP 15 # SİLO - HUGH HOWEY

KİTAP 3 # MACERA TÜNELİ 4- UZAY DIŞINDA YOLCULUK- EDWARD PACKARD

KİTAP 48 # AZİZ SANCAR VE NOBEL'İN ÖYKÜSÜ - ORHAN BURSALI