KİTAP 25 # YERALTINDAKİ MELEKLER YERYÜZÜNDEKİ ŞEYTANLAR - Prof. Dr. SEVİL ATASOY

 

YERALTINDAKİ MELEKLER 
YERYÜZÜNDEKİ ŞEYTANLAR

Prof. Dr. Sevil Atasoy

Doğan Kitap
1.Baskı 2013

Tür: Adli Tıp / Kriminoloji
335 sayfa

    Öncelikle bu kitabı nasıl anlatsam bilemiyorum. Bir yandan adli tıp ve kriminoloji hususunda  bolca bilgi veresim var hem kitaba hem de kendi bilgilerime dayanarak ama kitapta da o kadar bilgi var ki, konuyu dağıtmadan anlatabilirsem kendime bir çikolata hediye edeceğim.( adli tıp zorunlu derslerimden biriydi, ilk başta psikolojimi çok bozdu aa dostlar! Gece kabuslarıma girdi tüm o cesetler, cinayete kurban gidenler, yananlar, parçalananlar vs. vs. sonrasında ister istemez alışıyor insan, ben de alıştım haliyle, ne kadar alışılırsa artık, bu sefer de öğrendiklerimle başta insan zekası olmak üzere gerek adli tıbba gerek kriminolojiye hayranlığım günden güne katlanarak arttı. Öyle de ilginç ve etkileyici bir alan. Off ne çok konuşuyorum ben ya! )

   Unutmadan tvde yayınladındığı zamanlar sıkı bir izleyicisi olduğum, öncelikle belirtmeden geçemeyeceğim bir konu var: Dexter!  evet şu deli gibi izlediğimiz dizi! ( Siz Kanıt adlı diziyi diyeceğimi sandınız değil mi? aa ayıp ettiniz tabiki onun da sıkı bir izleyicisiydim kaçar mıydı bir bölüm bile? Aslaaa! ) Bu kitap, dizinin hayranlarını dizinin farklı bir boyutuyla; gerçek boyutuyla tanıştıracak. Çünkü içinde Dexter'ın ilham alındığı kişi ve Dexter'ı maalesef ilham alan katiller var.

    Adli tıp öncelikle tıbbın bir dalı olmakla birlikte, suçun ve suçlunun ortaya çıkarılmasına katkıda bulunan kriminalistik bir alan. Adli nitelikli ve tıbbi içerikli olay ve olgularda gerekli bilgilerin edinilmesi açısından hayati bir öneme sahip. Ama tabi filmlerde gördüğünüz üzere salt bir parmak izi kişiyi suçlamak için yeterli veri sayılmıyor, zira bunlar hukuken delil değil belirti olarak sayılıyor. Delil değil belirti olan köklü bir saç teli, parmak izi gibi doğal belirtilerle de elbette suç ispatlanır lakin sayısal açıdan ve ikna edicilik açısından yeterli olsun.Bu anlamda filmlere fazla takılıp kalmayın.Eğer polisiye bir senaryo yahut kitap yazacaksanız hepinize tavsiyem birer adli tıp ve krimonoloji kitabı edinin. Ha bir de Ceza Kanunu  ve Ceza Muhakemesi Kanunu edinmeyi de unutmayın. Çünkü bazen dikkat ediyorum benim gibi daha öğrencilik aşamasında olan bir kişinin bile gözüne batacak kadar bariz gerek adli tıbbi gerek muhakeme hataları oluyor. Hatta abartılar bile mevcut. Kitapta Sevil Atasoy da filmlere gereğinden fazla kapılıp gerçekten uzaklaşmamız hususunda okuyucuyu uyarıyor. Ayrıca bir güzellik daha yapmış, kitap sonuna polisiye meraklıları ve yazarları için doyurucu nitelikle kriminalistik ve adli tıbbi bilgiler vermiş.


     Kitapta Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın mezarının açılması, Pop'un Kralı Michael Jackson'la ilgili tecavüz davaları ve ölümüne neden olan dikkatsizlikler hususunda da bilgiler var.
İlk konu hakkında, basında ilk çıktığında nedenini her adli tıpçı gibi benim de tahmin ettiğim Sayın Turgut Özal'ın cesedinin bozulmamış olmasını kerametle açıklayan birçok site ve haber gördüm. Ortada keramet değil sabunlaşma var evet.Durun konuyu daha da açayım. Öldükten sonra cesetler Ölü Sertliği ( rigor mortis) sonrası Çürüme (Dekompozisyon) evresine geçerler. Bu evrenin süresi cesede ait özelliklere, çevredeki hayvan, böcek, bakteri gibi canlı özelliklere, ısı, nem gibi fiziksel etkenlere bağlı olarak değişim gösterir. Pütrefaksiyon dediğimiz kokuşma da haliyle bu aşamanın içindedir. Yalnız bazen çevre koşulları öyle uygundur ki çürümenin üç istisnasından biri karşımıza çıkabilir. Üç durumda ceset çürümez:

1- Mumyalaşma
2- Sabunlaşma
3- Maserasyon

    Sabunlaşma genelde şişman insanlarda görülür ve ortamda gereken nem var ve hava yoksa ceset çürümeyecek ve sabunlaşacaktır. İşte merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın cesedinin çürümesinin nedeni budur. Kitapta daha detaylı şekilde anlatıyor Sayın Sevil Atasoy. Böyle bir cesedin en önemli artısı ise bedenle birlikte çoğu organın da çürümemesi ve adli tıbbi araştırmalarda birçok verinin elde edilmesini olanaklı kılarak fazlaca kolaylaştırması. Sayın Sevil Atasoy bu hususta basında çıkan birçok verinin çarpıklığını ve doğruları yansıtmadığını eleştirirken aynı zamanda yapılan otopsideki eksiklikleri, sonuçların ortaya konmasında ve basının aydınlatılmasındaki görevin yerine getirilmemesini sert bir dille eleştiriyor. Kısaca konuyu merak edenler konunun ayrıntılarını kitapta bulacaklardır.

   Yazar kitabında parmak izleri, vücudun dış bölümündeki izler, kıllar, boy ve kilo, fasiyal rekonstrüksiyon, ( yüzün yeniden şekillendirilmesi) gibi birçok kimliklendirme (identifikasyon) yöntemi ve yer yer bunları ilk defa gerçekleştirenler yanı sıra, gelişmesinde katkıda bulunanlara da değiniyor. Aynı zamanda bu işlemlerin hatalı yapılması sonucu suçsuz kişilerin yıllarca hapislerde kaldığını, kiminin idam sehpasından kıl payı kurtarıldığını, kimi maktüllerin ise katilinin bu yüzden yıllarca bulunamadığını belirtiyor.

Fasiyal rekonstrüksiyon
 
     Kitapta bazı cinayetlerin hiçbir zaman çözülemediğini de görüyoruz. Örneğin tarihin ünlü seri katillerinden biri olan; Karındeşen Jack'in kim olduğunun bulunamaması yahut Abd basını kadar dünya basınını da ilgisini çeken bir dava olan evinin bodrumunda canice öldürülmüş şekilde bulunan 6 yaşındaki küçük güzellik kraliçesi Johnbenet Ramsey'in katilinin hiçbir zaman bulunamaması gibi.  Karındeşen Jack; en çok bilinen seri katillerden biri olduğu için sanırım ismi size de tanıdık gelmiştir. Halbuki bu katil kadar vahşice ve sayıca fazla cinayet işleyen katiller hiç de küçümsenmeyecek kadar çok.

    Sayın Sevil Atasoy öyle katillerden bahsediyor ki kitapta bazıları cinayet işlemekten sıkılıp kendisini bulamayan polise atarlı bir mektup gönderirken, bazıları kendilerini basına şikayet ediyor. Bazıları ise cinayet sırasında yanlışlıkla kendini öldürebilirken ava giderken avlanır misali mağdur tarafından yahut yakını tarafından öldürülebiliyor.

    Ayrıca başta da bahsettiğim gibi Dexter adlı dizinin kitabının yazarı ( evet aslında bir kitap serisinden uyarlamaymış ben de yeni öğrendim ) Dexter'ı gerçek bir katilden esinlenerek yazmış. Katilin adını vermeyeceğim merak edenler mesaj kutucuğundan sorabilirler. Kitabı alın da okuyun diye söylemiyorum, Sayın Atasoy'un emeğine de haksızlık yapmış olmayayım . Ya da nette taratın bulursunuz sanırım bir şeyler. Dexter'a özenip ne kadar kişinin cinayet işlediğini hatta bazen savcıların ithamlarında katili Dexter'a benzetmesinin dahi söz konusu olduğunu da belirtmeden geçmemiş yazar.



      Kitapta çok ilginç rahatsızlıklara, avantaj mı dezavantaj mı olduğu belli olmayan bazı genetik hastalıklara da yer verilmiş. Mesela kendini ölü zannedenler yahut hafızalarına kaydedilmiş hiçbir şeyi unutmayanlar, uyurgezerlik sırasında şarkı söyleyip dans edip, arabasına binip gidip kayınvalidesi ve kayınbabasını öldürdüğünde hala uyuma aşamasında olan katiller. Tabi bu son durum kanıtlanamadığı için olur da uyurgezer cinayet işlerse kişi, kasten adam öldürmektenher türlü cezayı yiyecektir. İstisnaları olmuş ama muhtemelen başka delillerle desteklendiği içindir.

     Sevil Atasoy bizim de Ceza muhakemesi dersinde sıkça değindiğimiz üzere tanıklığın iki ucu keskin noktasına çok güzel bir şekilde değinmiş. Tanıklık öyle ahım şahım güvenilirliği yüksek olan bir delil değildir. Çoğunlukla kişiler gördüklerini hatırladıkları hususlarda yanılırlar ve bu çoğunlukla gördüklerini sandıkları şeydir, gördükleri değil. Bu yanılmanın sebepleri ise genel hayat akışı içinde edinilen bilgi, kendi hayal dünyamızın genişliği, filmlerden etkilenme oranımız gibi durumlardır. Derste hocamızın verdiği bir örnekle birlikte size bununla ilgili bir video da bırakacağım aşağıda bakalım siz ne kadar başarılı olacaksınız deneyde.
Hocamızın bahsettiği deneyde deneklere bir araba kazası izletiliyor ve kaza sonrası deneklere sorulan sorular sonucu alınan cevaplarda neredeyse deneklerin tamamının arabanın camının parçalandığını söylediği görülüyor. Halbuki arabanın camları sağlam. Peki neden denekler böyle bir cevap veriyor? Çünkü günlük hayatın işleyişinde gördüğümüz kazalarda, gazetelerde okuduğumuz haberlerde, televizyonda izlediğimiz filmlerde arabaların çoğunlukla camı parçalanıyor, bu verilerin gerek ampirik bilgi olması bakımından gerek bilincimize gerek bilincimizle algıladıklarımız dışındaki gördüklerimizin kaydedildiği bilinçaltımıza etkileri çoğunlukla tanıkların yalan beyan vermelerine neden olmaktadır. Kaldı ki bu kadar güvensiz bir delilin bir de gizli tanıklık gibi bir müessesenin kanunlarımıza sokulmasıyla daha da güvensiz bir yargılamaya mahal verdiği doktrin tarafından sıklıkla dile getirilir. Sayın Sevil Atasoy'un kitabında bu konuya da yer ayırması beni ayrıca memnun etti.
Algıda seçicilik testi ( yazıya tıklarsanız testi kendinize uygulayabilirsiniz hatta sonuçlarını benimle de palaşırsanız sevinirim )

    Medyumlar, müneccimler konusu var bir de. Sevil Atasoy bu konudan çok dem vurmuş. Dizisi Kanıt'ı izleyenler bilir, dizide de sıklıkla bu yapıların güvensizliğini, suç ve suçluyu tespit etmede hiçbir işe yaramadığı buna karşın çok fazla rağbet gördüklerini eleştirir de eleştirir kendisi. Dizilerinde de medyumlar birkaç bir şey bilse mutlaka arkasından mantıklı bir açıklaması olurdu bu bilişlerin. Kitapta da bu mantıklı açıklamalara değinmiş. Ayrıca Hipnozla da suçların aydınlatılmasının pek dişe dokunur yararı olmadığını belirtmiş yazar birkaç istisna dışında ve gerçeği söyleme ilacı diye bir ilacın ne kadar üretilmeye çalışılsa da başarılamadığı, ama konuşmayı sağlayan ilaçların olduğu tabi bunu yalan söylemeye engel olmadığını da eklemiş.
Unutmadan Sherlock Holmes gibi bir kerekterin yaratıcısı olan Sir Arthur Conan Doyle'nin çok ilginç ama Spiritüalist olduğunu öğreniyoruz kitaptan hem de öyle böyle değil, hayatını resmen bu işleri kanıtlamaya adamış adam. Çok şaşırdım çok, Sherlock Holmes karakterine bakıyorum bir de Conan Doyle'nin bu merakı ve takıntısına. İnanmak elde değil gerçekten.

      Kitabın sonunda ise yazar, başta Kanıt dizisi severler, hukuk ve tıp öğrencileri , polisiye yazar olmak isteyenler ve ilgililer için güzel bilgiler vermiş. Burada yok yok, çift DNA'sı olup da kendi çocuğu Dna analizinde kardeşinin çıkan kadınlar, kadınların gözyaşının erkeklerde itici bir etki yapması, kişinin kan gördüğünde neden bayıldığı, bazı insanların neden suratsız göründükleri, erkeklerin doğal kokularının kadınları baştan çıkardığı ( ama tabiki pis ter kokusu değil) , besteci Chopin'in ölmeden mezara konulmaktan çok korktuğu için öldükten sonra kendisine otopsi yapılmadan mezara konulmaması yönündeki arzusu ( malum otopside kafatası, göğüs ve karın açılır bu durumda ölmese de ölür herhalde :P ) bu hususta satılan içinde oksijen tankı, el feneri, çift yönlü mikrofon olan güvenli tabutlar, kişinin ileride hangi elini kullanacağının anne karnında belli olup genelde hangi elini ağzına yakın tutuyorsa o elini kullanacağı ( sağlak, solak olma açısından) vs vs gibi bolca doyurucu bilgi var.


    Elbette kitapta katiller ve insanı günlerce etkileyen, düşündüren cinai adli vakıalar var lakin bunları kötü örnek olmaması adına bloguma yazmak istemiyorum.Belirttiğim gibi kitapta, anlattıklarımın tonlarca fazlası bilgi ve vakıa mevcut, kitabı ; adli tıp, kriminoloji meraklıları, polisiye kitap ve film meraklıları, en başta da mesleki bilgi açısından çok şey katacağını düşündüğüm tııbbiyeliler ve hukukçular olmak üzere herkese tavsiye ederim.

    Son olarak sizlere bir bonus sunayım , kitap gördüğüm kadarıyla Sevil Atasoy'un diğer kitaplarında olduğu gibi Khaber adlı sitedeki yazılarının ayrıntılı ve genişletilmiş halinden oluşuyor. Khaber adlı yazıya tıklayın hoop kendinizi Sevil Atasoy'un benim bir günde oturup hepsini okuduğum yazılarının karşısında bulacaksınız. Yazarın neler yazdığını merak edenler, yazarın köşeyazılarını sevenler bu siteden yazarın güncel yazılarını da takip edebilirler,

     Yazımı son olarak Sevil Atasoy'un şu afili cümlesiyle bitireyim ama kitapta belirttiği ayrıntıyı da ekleyerek :


'UNUTMAYIN KUSURSUZ CİNAYET YOKTUR!'
 Kusursuzsa zaten biz onun cinayet olduğunu bilmez, bilsek de aktaramaz, aktarsak da ... kısaca; olayı doğal ölüm yahut kaza olarak kabul ederiz.

böylece;

 Prof. Dr. Sevil Atasoy'a ait Yeraltındaki Melekler Yeryüzündeki Şeytanlar adlı kitap Yaz Okuma Şenliğinde; Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap kategorisinde bana da 10 puan kazandırdı :) 

Yorumlar

  1. Güzel bir yazı olmuş. Yalnız büyüklerimiz gör öğren dünyası derdi ve tv'de her şeyi izlememize izin vermezlerdi. Dexter da bu yolla daha çok yayılıp ilham kaynağı olmuş anlaşılan:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim öncelikle :)
      Büyükler demişken, tam da söylediğiniz hususla ilgili olarak belirteyim; kitaptaki taklit cinayetlerden biri de küçük bir çocuğun Dexter'a özenip kardeşini katletmesi, maalesef bu tarz etkilere en çok da çocukların açık olduğunu gösteriyor bu örnek. Bu anlamda çocuklara ne izlettirildiği gerçekten çok önemli :)

      Sil
  2. Yillardir Autophsie,csi dizileri-miami-las wegas-new york, dizilerinin her böümünü seyredince nerdesyse bu konuda uzman olduk.:)

    Saka bir yana bilgilendirici bir kitapmis.Bu diziler ilginc ama birazda tehlikeli, bazi insanlara ilham olabiliyor..:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu tarz diziler güzel oluyor ama dediğiniz gibi cinayetlerin taklit edilme tehlikesi de var :) ancak bilgilendirici yönleri açısından da izleyicilerin, bazen bir dedektif gibi ipucu peşine düşüp , bir polis dikkatiyle gözden kaçan noktaları fark edip polise bildirip katilin bulunmasında fayda sağladıkları da bir gerçek :)

      Sil
  3. vay be.
    bu kadar uzun yazı okuyamazdım normalde.
    turgut özal filan.
    vay aanasını.
    sen hep yaz ya, senin yazdığın şeylere göre alalım kitaplarımızı :)
    mınakoprensliği

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba
      teşekkür ederim güzel yorumuz beni mutlu etti :)
      ama sanıyorum ki konunun ilgi çekici olmasının da okumanızda payı büyük :)

      Sil
  4. Vay be! Blog yazısı sanki makaleye dönmüş. Kutluyorum sizi ilgiyle okudum. :) Testi de yaptım ve gorili gördüm. Bir cinlik vardır diye izlerken resmen çevreden tüm alakamı kestim :) Ayrıca televizyonun artık toplumda algı oluşturduğunu düşünüyorum. Kişilik ve davranış açısından aşırı şekilde bir etkisi var. Cesur Yeni Dünya'yı okudunuz mu bilmiyorum ama oradaki hipopedya ile yapılan şartlandırmanın bir benzeri televizyon ile yapılıyor günümüzde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba :)
      aa ama olmadi bu tuh keske testi bagimsiz koysaydim yedekte bir test daha var onu da caktirmadan koyarim bir ara :) cok tesekkur ederim cok mutlu oldum demek ki cikolatayi hak ettim :)
      kesinlikle katiliyorum televizyonlar algi yonetmede en onemli aygitlar :) evet cesur yeni dunya yani sira bircok distopyada tvlerin bu rolu ustlendigini goruyoruz fahrenheit 451, 1984, bicak sirti ve cesur yeni dunya su ana kadar bunlarin hepsinde vardi bu tarz propaganda ve algi yonetici aletler olan tv ler :) en iyisi hic tv izlememek sanirim :) ee bosuna kitap okumuyoruz degil mi en guzeli , hos onun da ayni amacla kullanildigi goruyoruz cogunlukla , cetrefilli bir konu :)

      Sil
    2. Her kitle iletişim aracının hem iyi hem kötü rolü var. Kitaplarda bir nevi iletişim aracı, yazarların düşüncelerini okuyucuya iletiyor ama dediğiniz gibi popüler edebiyat denen ucuz kurgular, saçma sapan erotik kitaplar, basit aşk hikayeleri ya da belirli bir üsluba sahip olmayan kitaplar sardı ortalığı. Kitap seçmek bile çok önemli. :) Ben de distopyalara yavaştan girdim devamı gelecek. :)

      Sil
    3. kesinlikle ayni fikirdeyim , zaten okudugunuz kitaplari verin bana gozum kapali kabul eder okurum o derece okuma zevkinize itimadim var bu konuda da ayni dusunmek gercekten mutluluk verici :) distopyalar dunyasina giris var cikis yok bir kere girdiginde insan bir daha eskisi gibi olamiyor , o derece etkileyiciler :)

      Sil
  5. muhteşem bir yazı olmuş, kitabı çok merak ettim ama kötü etkilenir miyim acaba, günlerce aklımdan çıkmayacak şeyler okumak istemiyorum açıkçası?:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba , çok teşekkür ediyorum öncelikle:) daha önce polisiye filmler yahut diziler izlemiş ve kitaplar okumuşsanız çok kötü etkileneceğinizi sanmıyorum :) Sadece bazı olaylar etkileyebiliyor fazlaca ki etkilememesi de imkansız ama yine de bir şans tanıyın derim, başlayın baktınız fazlaca kötü etkileniyorsunuz başka bir zamana ertelersiniz okumayı :)

      Sil
  6. Yazını yeni gördüm ve çok beğendim. Blog yazısı dediğin böyle olur. Ayakta alkışlıyorum!
    Dexter benim en sevdiğim dizilerdendir. Zaten sürekli yayınları çok takip edemeyen bir tip olmama rağmen Dexter'ı uzun süre takip etmiş olmam bunun göstergesi. Aslında hayallerimden biri adli tıp uzmanı olmaktı ama benim gibi bir safkan sözelcinin yapamayacağı bir şey maalesef. Kendime daha olması mümkün hayaller buldum :)
    Sevil Atasoy ve Kanıt zaten harika!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhabaa, her zamanki gibi güzel yorumun için çok teşekkür ederimmm ve estağfurullah asıl okuduğun için ben ayakta alkışlıyorum seni :) yalnız bir şeye takıldım adli tıp uzmanı olmak istediğini belirtmişsin ve bence olabilirsin hele ilgin varsa mesleğinde başarılı olacağı kesin bir adli tıpçı olursun ;) yeter ki gökyüzüne karşı , hayallerine doğru koş ;) dexter benim de ilgiyle ve beğeniyle takip ettiğim bir diziydi ama gel gör ki buzdağının arkasına baktığımızda kötü sonuçlara da neden olduğunu görüyoruz bu kitapla, o yüzden bilinçli izleyici olmak ve bilhassa çocuklara izlettirmemek gerekiyor bu tarz dizileri :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİTAP 15 # SİLO - HUGH HOWEY

KİTAP 3 # MACERA TÜNELİ 4- UZAY DIŞINDA YOLCULUK- EDWARD PACKARD

KİTAP 48 # AZİZ SANCAR VE NOBEL'İN ÖYKÜSÜ - ORHAN BURSALI