KİTAP 8 # KIRMIZI ZAMAN - MİNE SÖĞÜT
KIRMIZI ZAMAN
Mine Söğüt
Yapı Kredi Yayınları
4.baskı 2012
Mine Söğüt, Pinuccia'nın yazar ayları etkinliği sebebiyle okuduğum yazar oldu.Ne yalan söyleyeyim daha önce
ne ismini duymuş ne de kitaplarından haberdar olmuştum.Kendisiyle bu etkinlik
vasıtasıyla tanıştım, tanıştığıma ise gerçekten çok memnun oldum.

Her neyse efenim, uzun zamandır okuduğum en
farklı, beni içine çekip alıp bilmediğim zaman ve mekanlara götüren, samimi,
akıcı ve okudukça okuyasımı getiren bir kitap oldu Kırmızı Zaman.Kitap boyunca not
etmediğim yer kalmadı.Anlatımının akıcılığında, düşünce fırtınalarına kapılıp
yeni yeni ufuklara sürüklendim.Sürüklendikçe, kitapla birlikte kırmızı zamanları,
masalın büyüsüyle gerçeğin çirkinliğinin harmanlandığı mekanları, gerçekle
masal arasında sıkışıp hayata ucundan tutunan insanları keşfettim.
![]() |
* |
Çarpıntılı Balat kıyıları...
Küçük kayıklarına anne ilgisiyle sarılıp,
zımparalarıyla kayıklarını okşayan balıkçılar...
Deniz kızları, cellatlar...
Küsünce rengi solan kayıklar...
''Haliç kıyısındaki balıkçılar kayıklarını boyarken konuşmazlar,
çünkü yanlış bir şey söyleyip rengi soldurmaktan korkarlar''
Kitap birçok bölümlere ayrılmış ve her bölümde
bir karakterin hayatı üzerinden gidip en sonunda tüm karakterleri bir puzzle'ın
parçasıymışçasına birleştirmiş.Ayrıca her bölümün başında, o bölümün kilit
noktasını oluşturacak kavramın sözlük bilgisi ve o kavramla ilgili kelimelerin
sözlük bilgilerine yer verilmiş.Kitaba ayrı bir tat vermiş olan bu kısım;
ekstra genel kültür bilgileri de içermesi açısından benim severek okuduğum
başlıca yer oldu.
Kitabın adı olan '' Kırmızı Zaman'' ise hem kitapta
yaşanılan hayatların cinai kırmızılığını hem de her bölümde gerek Zaman gerek Kırmızı kavramlarına yapılan
vurguları alıntılıyor.
Kitaptaki karakterler ise, gerçek olamayacak kadar masalsı, masal
olamayacak kadar da gerçek. Zaten kitaptaki her mekan, her olay, her karakter
gerçek ve masalın birbirini gölgeleyip, aynı zamanda birbirinin ying yang'ı
olması üzerine kurulmuş.Karakterlere bile bakmak bunu görmek için yeterli:
İster kolonya ister içki her neviden alkol ve
çiğ balık en büyük ziyafeti , dermeçatma kulubesine ve boynuna sardığı halatlar
en büyük tutkusu olan, eski Bizans'ın gizli dehlizlerinin üstündeki iskelede
virane bir kulubede var olmaya çalışan kimi kimsesi olmayan, gerçeklerin
çıldırtan gücünden deliliğin naif kollarına sarılmış berdüşt Halat Niyazi...
Halat Niyazi'nin dediğine göre sur dibindeki
varlığı sır bir dehlizden, yaşlı bir cin gibi aniden çıkıp geliveren, tüm
balıkçıların rüyalarını süsleyen kıpkırmızı kayığından başka kimseyle
konuşmayan, kedilerden başka kimseyi kulubesine konuk etmeyen, kim olduğu
nerden geldiği, arasıra kaybolup nerelere gittiği bilenmeyen bu yüzden evliya
gözüyle bakılan Zaman Dayı...
Çekyatı, annesi kendisini doğurmasına ramak
kala çöplükte bulunmuş, bu sayede bir döşeği bile olmayan bu evde kendisinden
önce doğarken nem ve soğuktan ölen 2 kardeşine inat bu çekyatla hayata tutunmuş,
tutunmuş ama her şeye alerjisi olarak da fakirhane evlerinde kapana
kısılarak yaşamak zorunda kalmış, babasının ekmek parasını çıkardığı
çöplüklerden bulup getirdiği kitaplarda arkadaşlığı bulmuş,Kırmızı zaman adlı kitap ile de yazgısı değişene
kadar adı gibi bir yazgıya sahip olan 12 yaşındaki Hüsran...
Deli bir annenin ilgisizliği, annesi ve
kendisini küçük yaşta terketmiş babasının ölümünü haber aldıktan sonra
cesedinin ve gerçekten de parçalanarak mı yoksa başka şekillerde mi
öldürüldüğünün peşine düşmüş, hayatını acil servislerde başlarının acılarını
izleyerek kendisininkini değersizleştirmeye adamış, belki olur da ölmemişse
babasının cesedinin de elbet birgün yolu acil servise düşer diye beklemeye
dalmış, kendi korkulu dünyasına hapsollmuş Botan...
Hem yahudi, hem çingene olan iki ayrı ailenin
yasak aşk meyvesi olarak istenmeyen çocuğu olarak; büyücü, falcı babannesinin
kucaklarında yetişmek zorunda kalmış, birgün şans eseri girdiği dehlizin
sonunda kendini gelecekte kimsesizlerin ama şimdi cellatların olan mezarda
bulmuş ve o andan itibaren cellat olmaya heveslenip, Osmanlının adı sanı tüm
topraklara yayılmış adaleti ve işkencesiyle en ünlü celladı olmuş asıl adı Leon
olan kalbi temiz eli kanlı Deligavur...
Ve daha nice ıstıraplarla, dramlarla yoğrulmuş ama
yaşamak için çareyi gerçeklerden kaçıp masallara sığınmakta bulmuş insanlar..
''Gerçeğin içinde gerçeküstü, gerçeküstünün içinde de gerçek vardı
ve birbirlerini sarıp sarmalamışlardı.O yüzden gerçeküstünün peşinden giderken gerçeğe
takılıyordu insanların ayakları ve gerçeğin peşinden giderken de
gerçeküstüne.Tıpkı ölümün peşinden giderken hayata, hayatın peşinden giderken
ölüme takılması gibi ayakların... aklın...kaderin...''
İşte böyle harika bir kitap, kitabı okudukça
ilginç şeylerle karşılaşacak,sırların en değerli hazineden daha özenlice
saklandığı bu dünyada insanların hangi sırlara vakıf olduklarını, bu insanların
hayatlarının nasıl bir noktada kesiştiğine tanık olacaksınız.Merak etmeyin
bunların çoğunu kitabın girişlerinde karakterleri tanırken öğreneceksiniz.Yani
kitaba siz başlamadan ben kitabı bitirmedim, asıl bundan sonra kitap başlayacak
ve Kırmızı Zaman'ı
yaşayacaksınız.Kitabı çok büyük içtenlikle hepinize tavsiye eder, herkese
keyifli okumalar dilerim :)
Wow İstanbul, deniz, kayıklar, mistik karakterler..Burnuma yosun kokusu geldi ki bayılırım.. Kesinlikle okumalıyım :)
YanıtlaSilmerhaba:)
Silsoyle diyeyim kesinlikle okumalisiniz:) bu zamana kadar okumadigim icin hayiflandigim bir kitap ve yazar oldu, emin olun hic pisman olmayacaksiniz:)
Bu kitabı da okumalı. Ben de Beş Sevim Apartmanı'nı çok beğendim.
YanıtlaSilBeş sevim apartmanı da çok merak ettiklerim arasında onu da okumak için sabırsızlanıyorum:)
Sil