KİTAP 18 # BOYALI KUŞ - JERZY KOSINSKI

 

BOYALI KUŞ
/ THE PAINTED BIRD


Jerzy Kosinski

Çeviri: Aydın Emeç


E Yayınları
5.baskı 1972

Tür: Savaş Romanı

243 Sayfa
 
     Bu kitap Boyalı Kuşların kitabı...
Hayatı boyunca özde aynı ama görünüşte farklı olanların reddedilmesinin, dışlanmasının, itilip kakılmasının romanı.Şekle bakmaktan, içine bakmayı unutanların, mazrufu okumaktansa zarfta takılıp kalanların yaşattığı vahşetin kendisi bu kitap.

     Yaz kitap okuma şenliğinde savaş kitapları kategorisi için seçmiştim bu kitabı.Ama bu kitap bir savaş kitabından çok daha fazlası.Bildiğimiz anlamda savaş kitaplarında savaşların geçtiği cephelerde yaşanan dramlar ağırlıkta olmak üzere cephedekilerin geride kalan yakınlarının yaşadıkları da işlenir.Ama bu kitap öyle bir kitap değil.Bu kitap savaşın yıkımının salt cephede değil, cephenin arkasında çok daha vahşice gerçekleştiğinin kanıtı.Üstelik buradaki vahşetin sorumluları ise savaşın acısını, şiddetini en çok yaşayan halk.Kraldan çok kralcı olmuş, empati duygusunu yitirmiş ve kana susamış bir halk.

      Boyalı Kuş, ismini kitap boyunca öğrenemeyeceğimiz ama aynı dönemde kendisi gibi birçok kişinin olduğunu tahmin edebileceğimiz küçük bir çocuğun, 2.Dünya Savaşı boyunca bu savaştan bağımsız ama bu savaşın getirdiği bir sonuç olarak vermek zorunda olduğu yaşam mücadelesini ve başına gelen yahut tanık olduğu birçok acımasızlığı konu alıyor.6 yaşındaki çocuk anne ve babası tarafından savaşın şiddetinden ve kıyımından kurtulabilmesi için Doğuya gitmeye hazırlanan bir yolcuya çocuğa savaş müddetince bakacak güvenli bir yuva bulması için emanet ediliyor.Çocuğun babası Nazi'lere karşı olduğu için kamplara gönderilme tehlikesi altında, baba çocuğunun bu tehlikeden uzak olması için savaş sonunda çocuğuna sağ salim ulaşabileceği ümidiyle böyle bir girişimde bulunuyor.Ama savaşın kargaşalığı içinde çocuğunu emanet ettiği adamın izini kaybediyor.Bu sırada 6 yaşındaki çocuk, hurafelerle kafayı bozmuş, yaşlı bir kaçık olan Martha'nın kulübesinde yaşamını idame ettiriyor.Yaşlı Martha çocuğun aklını daha o yaşta deli-saçmalarıyla dolduruyor.Küçük çocuk bu evdeyken hayatının ilk vahşetiyle karşılaşıyor.Çok sevdiği ve tek arkadaşı olan sevimli sincap diğer cani çocuklar tarafından üzerine benzin dökülüp ateşe vermek suretiyle yakılıyor.

     Gün geliyor Martha ölüyor ve daha ölümü idrak edemeyecek kadar küçük olan çocuk kaderinin karanlık dehlizlerinde tek başına bir sürgüne çıkıyor.Bu sürgün sırasında ise hep kötü muamele görüyor, birçok işkenceye maruz kalıyor, dışlanıyor, hor görülüyor.Nedeni ise kara gözlü ve kara kaşlı esmer bir çocuk olması.Sarışın olan insanların arasında bu çocuk Nazilerin toplama kamplarına gönderdiği çingenelerden yahut Yahudilerden biri zannediliyor ve böyle bir çocuğa sahip çıkmaksa kendilerini Nazilerle karşı karşıya bulmaları anlamına geliyor.Kraldan çok kralcı olan halk, Naziler gibi gaddarlıklarını çocuk üzerinde tatbik etmekten çekinmiyor.Okumuş burjuvaların dilini konuşan çocuğun dili de bozuk bir şiveyle konuşan halkın çocuğu anlayamaması ve onunla iyiden iyiye dalga geçmelerine sebep oluyor.Çocuk tüm bu muameleler karşısında hiçbir yerde tutunamıyor, hiçbir yere ait olamıyor ve bir köyden bir köye ondan diğerine kaça kaça yaşamak zorunda kalıyor.Başına bu sırada neler gelmiyor neler.Dayanılacak gibi değil, tüm bunlar yetişkin bir insan için bile o kadar fazla ki bir çocuk için ise anlamını düşünmek bile istemiyorum.

      Kısaca belirtmek gerekirse bu kitap bir Boyalı Kuş'un hikayesi.Ne demek istediğimi anlatabilmek adına Boyalı Kuş'ların öyküsünü aktarayım.Çocuk kaçtığı köylerin birinde Lekh adındaki bir adamın yanında yaşamaktadır, adamınsa Ludmilla adında akli sağlığını yitirmiş bir sevdiği vardır.Bundan sonrasını kitaptan aktarıyorum:

     ''Bazen günler geçer, Ludmilla görünmezdi.O zaman büyük bir kızgınlık, gizliden gizliye kemirir Lekh'in içini.Gözlerini kuşlara diker, saatler boyunca kendi kendine homurdanırdı.Uzun uzun ve günlerce düşündükten sonra en güzel kuşlardan birini seçerdi.Kuşu bileğine bağladıktan sonra bir sürü garip şeyi birbirine karıştırıp kokulu bir boya elde eder, değişik renklerde, kutu kutu hazırlardı bu boyadan.Sonra kuşun başını, kanatlarını, boynunu ebemkuşağı renkleriyle bezer, tüylerine bir demet yabani çiçeğin göz kamaştırıcı parlaklığını verirdi.

      Sonra ormanın içlerine yürürdük birlikte.Epey ilerledikten sonra Lekh durur, kuşu bileğinden çözüp bana verir ve ayaklarından tutarak sallamamı isterdi.Boyalı kuş söylenir durur, bağırışına gelen bir sürü kuş tepemizde dönmeye başlardı.Onlara ulaşmak isteyen tutsak debelenir, bütün gücüyle öter, boyalı boynunun içinde kalbi delice atardı.

     Tepemizde yeteri kadar kuş toplandığına inanırsa, Lekh, bir işaretle tutsağı koyvermemi isterdi.Bulutların üstündeki küçük ebemkuşağı, mutlu ve özgür yükselip kardeşlerinin gürültücü sürüsüne katılırdı.Diğerleri bir süre şaşkın bakarken benzerini görmedikleri kuş, boşu boşuna kendilerinden biri olduğuna onları inandırmaya çalışırdı.Parlak renklerin iyice şaşırttığı kuşlar onu kuşkuyla inceler, sonra birbiri ardından saldırıp boyalı tüylerini gagalayıp yolmaya koyulurlardı.Tüysüz ve kan içindeki zavallı kuş havada duramaz düşerdi.Aynı sahne sık sık tekrarlanır, kurbanlarımızı hep ölü bulurduk.''

    İşte kara saçlı, esmer tenli bu çocuk da Çingene yahut Yahudi ithamlarıyla aslında bir insan olarak kendilerinden olduğu sarışın insanlar arasında hep bir Boyalı Kuş muamelesi görüyor.Yaşarken öldürülüyor, korkuyla ölüp ölüp diriliyor.

     Polonyalı yazar Jerzy Kosinski'nin de hayatı aşağı yukarı bu küçük çocuğun yaşadıklarıyla paralel olduğu için olmalı ki bu denli etkileyici bir eser çıkmış ortaya.Yalnız kitap her bünyenin kaldırabileceği bir kitap değil.Fazlasıyla hassas olanlara kitabı önermiyorum.Onun haricindeki herkes ise kesinlikle bu kitabı okumalı; savaşın, yoksulluğun insanları nasıl dönüştürdüğünü, insanlıktan çıkardığını, alçalttığını görmeleri için.

Herkese keyifli okumalar dilerim.

Böylece; 
Jerzy Kosinski tarafından yazılan Boyalı Kuş adlı kitap bir savaş kitabı olması sebebiyle Yaz Okuma Şenliğinde; Bir savaş kitabı kategorisinde bana da 10 puan kazandırdı. :)




Yorumlar

  1. İnsanları kitaplar gibi düşünün ve kapaklarına bakıp aldanmayın. Asıl değerini okumaya başlayınca anlarsınız. Yazınızı okuyunca aklıma mevlananın bu sözü geldi. Galiba biz kötü kapaklı kitaplar gibiyiz. :)
    Ellinize sağlık her zamanki gibi anlamlı ve güzel cümlelerin bolca bulunduğu bir yazı olmuş. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne güzel bir söz o:) ne zaman kapakları bir kenara bırakıp, insanların içlerini görmeye çalısırız işte o zaman dünya çok daha güzel bir yer olur:)
      çok teşekkür ederim , beğenmenize sevindim :)

      Sil
  2. Boyalı Kuş'un başka tanıtımını okumak isteyenler İçin;
    http://kitapcayasamak.blogspot.com.tr/2014/03/jerzy-kosinski-boyal-kus_12.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gayet güzel bir inceleme elinize sağlık, herkese okumasını tavsiye ederim gerek kitabı gerek blogunuzu:)

      Sil
  3. Bu yazılanlardan sonra Botalı Kuş'u okumam farz oldu. En kısa sürede okuyacağım. :) Kaleminize sağlık. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim :) en kısa sürede ne demek hemen başlayın bence :)

      Sil
  4. Yakın zamanda okudum Boyalı Kuş kitabını çok da meraklanarak...Ama dediğiniz gibi her bünyenin kaldıracağı türden değil, beni de yordu:( Ayrıca kitapla ilgili bir eleştirim var o da her bölümde tekrarların yaşanması, bu tekrarlar artık bir sonraki bölümde neyle karşılaşacağımı ezberletti bana. Ben kitaplarda bana bir iz bırakmasını benim ruhuma dokunmasını beklerim, ne yazık ki bu kitapta o duyguyu yaşayamadım. Ama savaşın acımasızlığını belki de en iyi anlatan kitaplardan biri, hakkını da yememeli:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba :)
      elestirinize ictenlikle katiliyorum, bolum sonlarinda bazen merak edilen yerlerin yarim kalmasi ve bir sonraki bolumde cocugun yeni kactigi bir yerle devam etmesi tekrar duysunu yasattirdi bana da :) sanki bir kopukluk var gibiydi bu anlamda:) irkcilik, nefret, savasin acimasizligin hakim oldugu ve her seyden ote empati duygusunun yitirildigi bir dunyayi anlamak icin gercekten basarili bir eser:)

      Sil
  5. Yanılmıyorsam ilk okuduğumda 17-18 yaşlarındaydım, inanılmaz etkiledi beni. Daha sonra İkinci Dünya Savaşı ile ilgili bir sürü kitap okudum. Anne Frank'ın Hatıra Defteri'de benzerlikler taşır.
    Daha sonra Boyalı Kuş'u bir kaç kez daha okudum ve her seferinde inanın ağlattı beni. Bence de herkes okumalı, gerçi şimdi daha kötüsü yaşanıyor Dünyamızda.
    Bu kadar emek harcayarak kitabı tanıtmanız çok güzel ilgiyle okudum.

    YanıtlaSil
  6. Merhabalar:)
    oncelikle guzel yorumunuz icin cok tesekkur ederim :)
    kitap gercekten cok etkileyiciydi gordugum kadariyla sizi de cok fazla etkilemis, kaldirilacak gibi degil yasananlar ama maalesef tarihten dersler almayan bizler su an da farkli kılıklara girmis ayni gaddarliklara, insanlikdisi uygulamalara devam ediyoruz, bilinclenmedikce de ,zihniyetler degisip insanlik ortak paydasinda bulusulmadikca maalesef boyali kuslar hep olmaya devam edecek...

    YanıtlaSil
  7. İnsanoğlundaki bu gaddarlık potansiyelini görmeye dayanamıyorum doğrusu. Yalnız yazarın kendisi bir Yahudi mi merak ettim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba:)
      umarim bu gaddarliklara insan olma ve hepimizin degerli olsugu bilinciyle bir gun dur deriz:)
      acikcasi yahudi olmasinin onemi yok,insan insanliktan cikmaya gorsun karsisindakinin kimligi sadece bir bahane oluyor yahudi,cingene, hristiyan,musluman,sarisin, siyahi :) hepsi bir hepsi insan onemli olan bu ve kotuluk de iyilik de hepsine mahsus ne irk ne din ne de millet ayirt ediyor:)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİTAP 15 # SİLO - HUGH HOWEY

KİTAP 3 # MACERA TÜNELİ 4- UZAY DIŞINDA YOLCULUK- EDWARD PACKARD

KİTAP 48 # AZİZ SANCAR VE NOBEL'İN ÖYKÜSÜ - ORHAN BURSALI