KİTAP 26 # ZÜMRÜT KENT / OZ BÜYÜCÜSÜ - LYMAN FRANK BAUM

 

ZÜMRÜT KENT
OZ BÜYÜCÜSÜ
/ THE EMERALD CITY OF OZ

Lyman Frank Baum

Çeviri: Nihal Yeğinobalı
Engin Yayıncılık
1.Baskı Ekim 1989

Tür: Masal
166 sayfa


     Zümrüt Kent daha çok bilinen adıyla Oz Büyücüsü.
Filmini izlemeyen kaç kişi vardır bilmiyorum ama izleyenlerin şu an muhabbetini yaptığıma değecek kadar çok olduğu kesin. Ben de o kişilerden biriyim. Filmini çocukken televizyonda defalarca gündüz gösteriminde ağzım sulanarak izlerdim. Ki ben bir filmi defalarca seyredebilen bir insan da değilim maalesef. Kitabı olduğunu ise yakın zamanda 'Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap'ı incelerken öğrendim ve hemen okuma listeme ekledim.

     Kitabımızda Dorothy adlı küçük bir kızımız var, Dorothy'nin anne ve babası yok, Emm Yengesi ve Henry Amcası ile Kansas'ın uçsuz bucaksız, ağaçsız otluklarının arasında yaşamakta. Bir de Toto adında minik şirin bir köpeği var. İşte Dorothy'nin hepi topu sahip olduğu her şey bu sevdiği insanlar ve küçücük fakirhane evden ibaret. Bir gün öyle bir hortum gelir ki küçük kız sığınağa yetişemeden köpeğiyle evin içinde hortuma teslim olur. Hortum evi alır yükseltir, yükseltir, bu sırada evin içindeki kızcağız yorgunluktan kendini yatağına atıverir. Evin sertçe sarsılması ile uyanır ve artık evin havada süzülmediğini ve hiç bilmediği gür ağaçlı bol yeşillikli cennet gibi bir tepeye kondurulduğunu görür. Sadece bu yeşillik değildir gördüğü, karşısında kendisiyle aynı boyda ama yetişkin olan küçük küçük insanları da bulur. Bu halkın adı Mançkinler'dir.




''Ey yüce büyücü Mançkinler diyarına hoş geldin.
O kötü yürekli Doğu cadısını öldürüp Mançkinleri özgürlüğe kavuşturduğun için sana gönül borcuyla borçluyuz.''  

     Tabi küçük kız bu olanlardan hiçbir şey anlamaz. Meğerse geldiği yerde dört adet El varmış: Güney, Kuzey, Doğu ve Batı Elleri. Doğu ve Batı Elleri'nin büyücü Cadıları kötü kalpliyken, Güney ve Kuzey'in büyücü cadıları ise iyi kalplidir. Evet cadılar da iyi olabiliyormuş zira kızın konuştuğu Kuzey Cadısı modern dünyalarda artık cadıların, büyücülerin, sihirbazların soylarının tükendiğini belirtirken bu anektoda da yer veriyor. İşte bu kötü Doğu Cadı'sını ise bizim kızımız Dorothy öldürmüş, tabi iyi kalpli, sevimli ve karıncayı bile incitemeyecek olan Dorothy bu durumdan hiçbir şey anlamıyor. Bir bakıyor ki hortumla gelen ev Doğu Cadısı'nın üzerine inmiş ve evin altından can veren cadının bir tek ayakları ve ayaklarındaki büyülü gümüş pabuçlar dışarıda kalmış. Mançkin halkı, küçük kızın orada kalıp onlara baş olmasını isterlerken, Dorothy ise bir an önce evine dönmek için ağlamaya başlıyor. Bunun üzerine Mançkinliler ona yardım edemeyeceklerini çünkü Dört El'in etrafında aşılmaz çöllerin olduğunu, ona yardım etse etse büyücülerin en büyüğü ve en güçlüsü tüm bu dört elin ortasındaki Zümrüt Kent'te yer alan Ulu Oz Büyücüsü'nün yardım edebileceğini söylüyorlar. Kıza kötü Doğu Cadısı'nın ne işe yaradığını tam bilemedikleri ama çok güçlü bir büyüye sahip olduğundan emin oldukları gümüş ayakkabıları da veriyorlar. Kuzey Cadısı kızı koruması için bir de alına öpücük konduruyor. Ayakkabıları da giyen kız, elinde evden aldığı yemek sepeti ve köpeği Toto ile yola koyuluyor.



     İşte bundan sonra olacakları bildiğinizi düşünüyorum. Ama kendilerinden bahsetmezsem bu yazının tam olmayacağını düşündüğüm için, olayların gidişatından biraz daha bahsedeceğim.

     Dorothy yolda ilerlerken yolun kenarındaki çitlerin ardında uzanan geniş mısır tarlasında bir korkuluk görüyor. Yalnız bu korkuluk canlı ve konuşuyor. Kazıkta asılı ve gece gündüz bu kazıkta asılı kalıp kargaları korkutmaktan canı artık iyiden iyiye sıkılan Korkuluk küçük kızdan kazıktan kurtulmak için yardım istiyor. Küçük kızın yardımı ile kazıktan kurtulan Korkuluk kızın Ulu Oz Büyücüsü'ne gittiğini ve neden gittiğini öğreniyor. Adını ilk defa duyduğu ve duymamasını da  kendi beyinsizliğine verdiği şu Ulu Oz'un kendisine de bir beyin verip veremeyeceğini soruyor. Saman dolu kafasının ona yaşattığı üzüntüden kurtulmak için küçük kız Dorothy ve köpekcik Toto'yla birlikte Korkuluk da yola koyuluyor.




     Yol alan üçlü yolda tutulup kalmış bir teneke adam görüyorlar. Teneke Adam odun keserken yağmura yakalanıp yağdanlığını da evde unutunca olduğu yerde kasılıp kalmış. Tekrar hareket edebilmesi için yağlanması gerek. Ona da yardım ettikten sonra Teneke Adam da Ulu Oz Büyücüsü'nün kendisine bir zamanlar insanken sahip olduğu ama artık yokluğunu çok hissettiği bir yürek verip veremeyeceğini soruyor. Cevabını almak üzere bu üçlüye katılıp yollara düşüyor.

      Yol boyunca çeşitli tehlikeler ve yaratıklarla karşılaşan dörtlünün karşısına bir aslan çıkıyor. İlk başta Aslan'dan çok korkuyorlar daha sonra ise Aslan'ın kendilerinden daha korkak olduğunu öğreniyorlar. Aslan bu korkaklığıyla adına layık olaması derdinden muzdarip, Ulu Oz Büyücüsü'nün kendisine de cesaret verip veremeyeceğini soruyor. O da cevap almak üzere bu ekibe takılıp vuruyor kendini yollara.




      Beşlinin başına neler geliyor neler, kötülerle de karşılaşıyorlar, iyilerle de. Aşılmaz Uçurumlar, başa çıkılması gereken kötü büyücüler,  uyutan haşhaş bahçeleri, konuşan fareler, uçan maymunlar, porselen şehirler vs derken işler hiç tahmin ettikleri gibi gitmiyor ve gerçekten tahmin edilemez birçok şey oluyor. Merak etmeyin, kitabın asıl bölümleri size kaldı zira kitap o kadar çeşitli ve farklı olaylardan oluşuyor ki bu anlattıklarım kitabın ilk birkaç sayfasını teşkil ediyor. Sonuna doğru gerçekten şaşkınlık geçiriyorsunuz. ( tabi filmi seyretmediyseniz ve kitabını daha önce okumadıysanız, ben filmi unuttuğumdan yine şaşırdım )


      Kısacası bu çağdaş masal o kadar içten, o kadar samimi ki bu kafadarlar amaçlarına kavuşsun ya da kavuşmasın aralarındaki bağa, kurdukları arkadaşlığa, yıkılmaz dostluğa hayran olmamak elde değil. Kitap beni aldı çocukluğuma götürdü. Bir an büyüdüğümü ve yılların ne kadar çabuk geçtiğini fark etmek ise az da olsa üzdü. Çocukluğun o saf, samimi sıcaklığında kendimi bulmaksa çok iyi geldi.( Tabi snickers da iyi geliyor orası ayrı )  Kitabı şiddetle okumanızı tavsiye ederim ve kesinlikle filmini de izleyin. Ölmeden önce izlenmesi gereken filmlerden biri bence.

    Kitabın çevirisi ise biraz yeşilçam tadındaydı ki bunu da eski bir çeviri olmasına bağlıyorum ama anlam açısından çok tatmin ediciydi. Nihal Yeğinobalı da zaten kendini kanıtlamış, saygın çevirmenlerimizden biri.Ellerine sağlık. Lakin çok sevmeme rağmen Engin Yayıncılık'ın kitaplarında eksik olmayan yazım yanlışları bu kitapta da vardı. Ama çevirilerinin kalitesi gözümde her zaman bu durumu tolere ediyor o yüzden sıkıntı olmadı.
 
   Herkese keyifli okumalar ve seyirler diliyorum.



böylece;

ABD'li yazar Frank L. Baum'a ait Zümrüt Kent -  Oz Büyücüsü adlı kitap Yaz Okuma Şenliğinde; Bir masal kitabı kategorisinde bana da 10 puan kazandırdı :) 

Yorumlar

  1. Üç yılda ilk defa 'mim' yazısı yazdım onda da sizi mimledim, ilgilenirseniz:

    http://kitapnot.blogspot.com.tr/2014/08/hangisini-secerdiniz-mim.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhabalar :) teşekkür ederim mim için elimden geldiğince yapmaya çalışacağım ilk olacak bakalım nasıl olacak :)

      Sil
  2. En sevdiğim öykülerden birinden bahsediyoruz. Bu hikayeye bayılıyorum. Çok küçükkenden beri dinlemekten/okumaktan yorulmadım, yorulmam sanırım :)
    Bu hikayeden ilham alınarak yapılmış olan video klibi de ben buraya bırakayım o zaman :)

    Naughty Boy - La La La ft. Sam Smith:

    http://www.youtube.com/watch?v=3O1_3zBUKM8

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cocukken her tvde oynadiginda keyifle izledigim bir filmdi :) cok severdim ama biraz da korkardim nedendir bilmem :) aa bu sarkinin klibini cok sevmistim nedense etkilemisti beni demek ki bu yuzdenmis cok mutlu oldum bunu duyduguma ve tekrar izlememe vesile oldugun icin cok tesekkurleeeer ;))

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİTAP 15 # SİLO - HUGH HOWEY

KİTAP 3 # MACERA TÜNELİ 4- UZAY DIŞINDA YOLCULUK- EDWARD PACKARD

KİTAP 48 # AZİZ SANCAR VE NOBEL'İN ÖYKÜSÜ - ORHAN BURSALI